----------------------------------------------------------

Üç Hece Sekiz Harf Sadece BEŞİKTAŞ

13 Ekim 2010 Çarşamba

Belli


Hiç bir zaman araştırmadan masa başında haber yaptığınızı zaten biliyoruz yeni değil uzun süredir BELLİ..
Pankartı tutan "İmamoğlu sucuklarının devamına" bakınca hangi takımı tuttukları BELLİ..
Tuttuklarının sonu BELLİ..

ama BELLİ olmayan birşey var...

Piyasada bu kadar çok musunuz?
yoksa hepinizin anası aynı mı?

Hesap konusuna gelecek olursak hesap ödendi nasıl ödendi biliyor musun? Kendi kendine ödedin..

Araştırmadan haber yaptığını belirterek ödedin ama anne konusu hala muallak, onun da bir hesabını veya cevabını versen... hangi seçenek??

8 Ekim 2010 Cuma

Köpeksiniz!!



Lan şerefsiz itler..
yazdığınız 10 haberin 9'u yalan.
sizin inandığınız Allah bile yalandır.
Madem haber yapıyorsun, fotoğraf çekiyorsun bir imza koy, şeref yoksunu köpek.
Kişi kişiye kendi gibi bilirmiş, her işiniz yalan olduğundan her konuşulanı yalan zannediyorsunuz..
Adam yalanlamış öyle birşey yok, refleks oldu diye ertesi gün geri vites yazıyor aynı itoğlu it.
boşuna demiryoruz "5 kupona göt veren basın" diye, 7 kupona ananızı satarsınız..

Bu arada haberi yazan itoğlusu,
"Mal sensin, Vites de sana girsin!!"

Rapid-Trabzon

Rapid Maçında ciddi yorulan takım , Trabzon maçında bu sezon ilk defa "dama" dedi.
Trabzon'a herhangi ir reaksiyon gösteremedeik, istediğimizi ortaya koyamadık.
Bunun en büyük nedeni yorgunluk..

rapid maçında iyiydik oyunu domine ettik..
Tüm hatlarımızla iyiydik, Holosko bir dünya kaçırmasına rağmen iyiydi..

İki maçtaki tek ortak nokta takımın en iyisinin Hilbert olmasıydı. kötü bir dönemde Trabzon deplasmanına denk geldik. çıkamadık ama karaları da bağlamaya gerek yok..

Ama Egemen gibi rakibine saygısı olmayan tek bildigi kasti tekme atmak olan adamların futboldan sakatlanarak silinmlerini o kadar istiyorum ki, eli ayağı tutmayacak kıvama gelsinler..

24 Eylül 2010 Cuma

Yıldıramayacaksınız!!

25 Eylül Antalya
30 Eylül Wien (D)
3 Ekim Trbazon (D)

30 Eylül gecesi çık 1 Eylül'de İstanbul'da ol, 2'sinde Trabzon'a tekrardan yola çık.

Fener de bundan 1 ay önce perşembe EL ön elemesis oynamasına rağmen Trabzon maçı p.tesi'ye alındı.

Geçen sene Avrupa kupasında oynamıyoruz diye yavşak yavşak p.tesi cuma maçlarını iteliyordunuz ne değişti??

Aman Milli Takım'ın maçı çok daha önemli, bu şampiyonaya da kalamazsak kuyruğmuza teneke bağlayıp yollayacaklar korkusu..

çok korkmayın bir şekilde gideceksin, gidecek yer arıyorsan Özgener, Fener'in voleybol maçlarına gidersin, arka koltuklarında yer var..

KAZIM ABI


23 Eylül 2010 Perşembe

Nostalji


Fotoyu Forza'da açılan topicden aldım.
Reklamsız nostalji forması cidden rüya gibi, acilen gidilip alına.
Kartal Yuvası tarafından üretildiğinden, tüm gelir klübe kalacağından 2 kez alına.

İBRETLİK!!


Stalker'in blogunda gördüm, paylaşmak istedim. Yok şaşırdığımdan değil ne içiyorsa biz de ondan kullanalım.


Alex, Brezilya Milli takım kaptanı olmuş, (gün ? ay ? yıl ? maç?)
Q7 sadece İnönü'de tribün görmüş, (ilk profesyonelliği Beşiktaş'ta önceden Konyaspor altyapısında oynuyordu)
Adamlar tribüne hayran hayran bakmış (muhtemelen ambians görmemişler)
Bayrakları birbirlerine göstermişler ( muhtemelen taraftar nasıl olur da kendi başına bu kadar güzel kareografiyapabilir diye),
dışarıda 30,00 kişi kalmış (Beşiktaş stadı başka türlü dolmaz)
ve son olarak Fener'den görev yapmayı umuyorlarmış, ( artık eşşeğin ... )



"KADIKÖY GERÇEĞİ Schuster "yaralı hayvan" benzetmesini yaptı. Tercüme dedik. Tamam da üç gündür insan bir düzeltme yapmaz mı? Neyse, geçelim. Hilbert "Fener'i küçümsemiyoruz" der. "Allah, Allah!" Guti kendi oynadığı zaman, rakibiyken Bezilya Milli Takımı kaptanlığı yapan Alex'i "Tanımıyorum" der. Quaresma, İnönü'den başka yer görmediği için Türkiye'yi Beşiktaş zanneder... Maça erken gittim. Bu dörtlünün Saracoğlu'nda tribünlere, taraftara, açılan dev bayraklara nasıl hayranlıkla bakıp birbirlerine gösterdiklerini görmenizi isterdim. Onlar da artık Kadıköy gerçeğini öğrenmiş, bir gün burada görev yapmayı uman ve bekleyen içimizdeki mutlu yabancılardan oldular. Bu arada 43 bin bilet satıldı. "Tribünler boş" yaygarası yapanlar herhalde sadece dışarda kalanların İnönü'yü dolduracak sayıda olduğunu görmüşlerdir."

Spor Yazarlari



Son bir kaç yıldır en mutlu olduğum konulardan birisi futbolcu eskisi fosil spor yazarlarının yerini genc günümüz futbolunu takip eden yazarların almasıydı (demirkol, meleke, okay karacan, güntekin vs.) ama bu kuşağın , en iyi futbolcuyken, en kötü yorumcu ikilisi ( rıdvan, sergen) en hit durumda. Sonrada ekranda atıp tutarlar bizim futbolumuz, avrupa kupaları, yan toplar vs. vs.


Bu tarz "büyük futbol adamlarnın"kurduğu cümleler;

Beşiktaş defansı önde kuruyor,
Necip, derbi stresini kaldıramaz,
Nobre ileride basıyor,
Fener, Beşiktaş'ı beşlerdi, ucuz kurtuldu..


Tüm dünya sistem konuşurken bu cahiller iki sayfa okumadıkları gibi hala adama dayalı futboldan, maç özelinde plandan bahsederler..

Şu an Avupada oynayanlara ve Türkiye'de kalanlara baksınlar farkı araştırsınlar.. Bursa ve Beşiktaş, Fener ve Galatasaray'a göre takım kere takımdır.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Gücüne Güç Katmaya Geldik!!


Mest olduğum bu tezahüratın en ciddi boyutuyla Kadıköy'de vücut bulması çok şık oldu çünkü dün gördüğüm bu takım saygıyı hak ediyor.
Yere göğe sığdıramadıkları Saraçoğlu atmosforinin açılış maçında her şey ortadaydı, takım tertibat duruş, vuruş. Takım, %60 topla oynayıp, Fener'den %80 daha fazla pas yapıyor. 25-45 dk haricinde maçın tek hakimi, gol için çalışıyor çabalıyor ama küsmüyor.


Bu sene bu takımla her halükarda gurur duyacağız gibi çünkü en çok istediğimiz şeyi yapıyorlar, kaliteli mücadele. 40 dk. da 2 zorunlu oyuncu değişikliği yapmışsın, iyi oynadığın bir maçta kendi hatanla gelen golle 1-0 geridesin, bir anda 2. yi atsalar bizimkiler kendine geldiğinde 2-0'ı ancak idrak ediyor olacaklardı.

45. dk itibariyle Emre'nin çıkmasıyla rüzgar tekrardan bize döndü, oyunu domine ettik, kontrayla bir gol bulup 18'e yaslanan Anadolu takımıyla, hiç bıkmadan golü arayan arada geride açık bırakan büyük takım maçına döndü.

Maçın 75. dakikasında bu maç 3-0'a bitse de çok mutlu ayrılacağımı yanımdakilere söyledim çünkü şu maçta net olarak görüldüki Beşiktaş Fener'den 1 gömlek daha iyi bir takım.




Zapo son Kaıköy maçının aksine müthiş işler yapıyor,
Ernst kendisine tapma noktasına kadar çıtayı yükseltiyor,
Deli İbo, Beşiktaş'ın gerçek tarihlerinden biri olduğunu tekrar tekrar vurguluyor,
Aurelio yokluğunu çıktığında fark ettiriyor,
Guti Fener'in yarısı kadar isabetli pası tek başna yapıyor,
Q7 tüm kasti tekmelere rağmen pısmıyor,
Bobo Kadıköy'ü ne kadar sevdiğini gösteriyor.

Bir iki rötuşla bu takım daha da iyi yerlere gelecek, eldeki malzeme çabalıyor bizim de güçlerine güç katmamız geerekiyor.

16 Eylül 2010 Perşembe

Ben bu satırları yazarken, Querasma ...

Oyuna girdi, Holosko oyundan çıktı.

Beşiktaş taraftarını son yıllarda birbirine kenetleyen tek isim. Ne şampiyonluk, ne tribün ve hatta ne Beşiktaş.

Varsa yoksa Quaresma.

18-22 yaş arası yeni jenerasyon Beşiktaşlı gençler onu idol olarak kabul ediyor. Bizim yaş grubu Sergen'den sonra gördüğü en teknik, Pascal'dan sonra gördüğü en popüler bu futbolcuyla gaza geliyor, daha yaşlılar onunla övünüyor.

Çok şey yazılır, sosyolojik açıklamalar yapılır ama şu an Q7 vakti diyorum.

Umarım beni yanıltmaz ve maçı alır/aldırır.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

HOŞÇAKAL MATI



Son yıllarda Beşiktaş'a gelen yabancılar arasında yerin bende hep ayrıydı. Sempatikliğin, topun ayağına inanılmaz yakışması, yedek kaldığında sorun çıkarmaman, efendiliğin ve patlama yapabilecek potansiyelinle sahada seni ne zaman görsem heyecanlanırdım.


İlk 3 senenin geneline bakıldığında vasat denebilecek bir performans gösterdiğin doğruydu, çünkü Basel'den geldiğinde herkeste inanılmaz bir beklenti oluşturmuştun. Ne de olsa UEFA kupası gol kralını (orta saha oynamasına rağmen) transfer etmişti Beşiktaş. Beklentiyi karşılayamamış olsan da aklımda kalan iyi işler yaptığın maç sayısı hiç de az değil. Küçük maçların büyük topçusu olduğun fikrine hiç bir zaman katılmadım ama malum burası Türkiye, büyük maçta golün veya asistin yoksa kötüsün.


Medyanın gazını almış taraftarın senin oynadığın 3 seneyi nedense sürekli 'adam 4 yıldır hiçbirşey vermedi' klişesiyle evirdi çevirdi ve sana karşı müthiş bir linç kampanyası başlatıldı. 4. senesinde adam sakattı ve ameliyat oldu, aynı Sivok gibi. İkinci devre ise yönetim ve teknik direktör kararıyla kadroya alınmadı. Neden mi ? Çünkü elimizden Tabata gibi bir kurtarıcı vardı. 8 milyon Euro bonservis verilmişti ve malum seçim zamanı böyle bir kazığın altından yönetim kalkamazdı. Bu nedenle Tabata yedekte bekledi, sen de antremanda. Delgado'nun hiç olmadığı geçen sene takımımızın ne kadar yaratıcı oyuncu potansiyeli taşıdığını hep birlikte izledik Şeref Bey tribünlerinde. Şimdi büyük bir merakla bekliyorum, Guti'nin sakat veya cezalı olduğu maçlarda Ernst-Necip'in önünde kim oynayacak ?


Ernst-Necip demişken hocayı da eleştirmeden geçersem torpil yapmış olurum. Schuster cumartesi günü kelimenin tam anlamıyla intihar etmiştir. Hem Nihat'ı hem de Delgado'yu harcamıştır. Delgado'nun Şeref Bey'de oynanan Vikingur maçında kesinlikle forvet arkası oynatılmadığını ve bunun yanlış olduğunu söylemiştim hatırlarsanız. Ama birçok tribündaşım bana katılmamıştı. Cumartesi net ve kesin olarak görmüşsünüzdür umarım hocanın Delgado'dan Guti yaratmaya çalıştığını. Hocanın yapması gereken hareket çok basitti, çıkar Nihat'ı kadrodan koy Necip'i, çek Delgado'yu öne. Yada baktın Erhan çok kötü, çıkar Erhan'ı, çek Hilbert'i beke. Nihat sağ açık, Necip-Ernst ön libero, Delgado forvet arkası.


Guti R.Madrid'de hiçbir zaman tam anlamıyla forvet arkası oynamadı. Forvetin arkasında, ikili ön liberonun önünde oynayan adamla, ikili ön liberodan birisi olup oyun kurma becerisi çok yüksek olan adamları malesef karıştırıyoruz. Fabregas'ı da aynı örnek içerisinde gösterebilirim. O da Guti'nin mevkisinde oynamaktadır. Bu gölgede oynayıp çok iyi top kullanırsanız zaten otomatikman dünya yıldızı olursunuz. Guti, hocanın Delgado'yu oynattığı yerin futbolcudur ve bu kadroda alternatifi yoktur. Alternatifi olabilecek adam ise Necip'tir.


Delgado'yu savunma önünde oynatmanın, onu taraftarın kucağına bırakmaktan hiçbir farkı yoktu ve hoca malesef bu hataya düştü. Belki de kendince haklıydı, Guti'ye alternatif arıyordu. Ama net olarak görümüş oldu ki bu takımda hatta Türkiye'de Guti'nin alternatifi olabilecek bir adam yok ! Olmaya en yakın adam da Emre Belözoğlu'dur.


Gelelim muhteşem (!) taraftarımıza. Bu takımın taraftarı olmaktan utandım desem yeridir cumartesi gecesi. Bu nasıl bir kaypaklıktır ki daha sezonun ikinci maçından başladık futbolcu yuhalamaya. Nihat ve Delgado'yu ıslıklayanlara da ıslıklatanlara da yazıklar olsun ! Erhan'a yapılanları da terbiyesizlik olarak nitelendiriyorum. Adamın kapasitesi belli ve İbrahim Toraman döndüğünde büyük ihtimalle oynamayacak, hangi akla hizmet adam her topu alışunda homurdanılıyor ! Hem Nihat hem de Delgado'nun ıslıklanmasında yukarıda açıkladığım gibi hocanın payının büyük olduğunu düşünüyorum, fakat ne olursa olsun Beşiktaş taraftarının %70-80'i futbolcusunu ıslıklıyorsa sözün bittiği yere gelmişiz demektir.


Bu arada yeni açığın önünde Delgado'nun Quaresma'ya veremediği 3 metrelik pasın sorumlusu da her boka homurdanan, bazı adamların ayağına top geldiğinde (Ör: Holosko, Delgado, Nihat) hadi laaaaannnnnnnnn tarzında anlamsız bir baskı kuran taraftardır. Adamın resmen ayakları titredi ve top süremedi.


Evet Delgado gitti, zaten ağzıyla kuş tutsada kindar taraftarına yaranamayacaktı. Yakında Nihat da gider ve umarım o tribünlerdeki krolar kına yakarlar ! 30 yaşındaki Tabata kaldı, 28'lik Delgado beleşe (!) gitti. Helal sana ey büyük başkan ! Getir bize artık Robinho'yu da seni peygamber ilan edelim ! Artık sadece yıldız yabancıların Beşiktaş'ı var ve biz de net olarak endüstriyelleştik. Bu taraftarı artık hiçbir şey kesmez, her 5 maçta bir futbolcunun kellesini ister...


Yaptığın-yapamadığın herşey için teşekkürler güzel adam, unutulmayacaksın... Bugün veya yarın gidersen uğurlamaya gelecem.






Ve Delgado Kaçar!!


Geldiğinde çok umut bağlanmıştı,

Sana güvenilip Sergen takımdan uzaklaştırılmıştı,

Geldiğin sezon deplasana girmetin, sonraki 2 sezon kayıp, geçen sezon bir hiç, pop star kontenjanından kaptan bile yapıldınve toplam 25 mio TL.



Yalan rüzgarı gibi geldin ve gidiyorsun, takıma hiçbirşey vermediğin gibi giderken 1 kuruş bile kazandıramadın. 5 kuruşluk futbolcu olmadığın Dubai'ye gidişinden ortada, oysaki Getafa vs. seni istiyorken ( ZOOOOORRRRRT!!!!)


Hadi git bakalım, Don Kişot.
p.s. Ne olursa olsun ıslıklanmamalıydın!!!

İnönü'de Kötü Başlangıç


Kapalı üst turnikesinin bozuk olmasından dolayı İstiklal Marşından sonra stada girebildik.

Takıma baktığımda Plazen maçına başlangıç 11'iyle aynıydı. Yanımdakilere Plazen maçının kopyasını izeleyeceğimi söylediğim sırada Q7 pozisyona girdi. Holosko topu kaptı rakibini kartlattı. oyaski herley çok güzel başalmıştı.


İBB 10-15 dk sonra oyunu rölentiye aldı daha rahat oynamaya başladı. Delgoda daha 30. dk'da saç baş yoldurttu, Holosko diri başladığı maçı ölü bitirdi, Nihat'ı ıslıkları alkışlaması haricinde hiç görmedik.


Schuster Başkan'ın oynatmaya çalıştığı topla ilgili aklımda bazı şeyler oturuyor anck eksik kaldığım bazı noktalar var.


- Sen Ferrari yavaş diyorsun ama bu orta saha kurgusuyla (Delgado-Ernst) defansta Usain Bolt'tan aşağısı iş yapamaz.

- Bu kurguyla oynuyorsan topu defans getirmeyeceksin, 2'li ^lü preslerle topu orta sahada öldüreceksin, forvetin kanatların basacak.

- Robinho da geldi, ileride basamayan 3 adam (Bobo, Q7, Robinho)


Pres eksikliği olan bu takımda defansı istediğin yere kur farketmez, Ernst'in 60'da dili çıkar.

Takımın çok çalışması birlikte oynamayaı öğrenmesi lazım.

Sistem riskli, risk gerçekleştiğinde olanlar c.tesi ortadayıdı biraz daha ayağı düzegün bir takım bizi 5 lik yapar çıkardık.

Schuster Başkan'a tek maçta mükemmel dersler verdi.


Benim çıkardıklarım:


Popstar Delagado yolcu,

Holosko bu takımda asla 11'de oynayamaz, sağda oynayamaz, solda oynayamaz, forvet oynayamaz anca kumda oynamaya bir yerlere gönderilir.

Necip-Ernst mutlaka bir arada oynayıp, Fink'le desteklenmelidir.

Erhan ne lan?

Gülüm'ü beğendim, biraz daha tecrübe ihtiyacı var.



Bu kadar şeye rağmen tablo karanlık mı? Keskinlikle değil.

17 Ağustos 2010 Salı

Buca Sonrası Helsinki Öncesi


Kalp ağrıları sone eriyor, yeni sezon yavaş yavaş olgunlaşıyor.

Ligi açtık, sıra EL grupları öncesi son turda.


Takım yavaş yavaş oturuyor.. çok fazla transfer yapmasak da ikililerimiz genellikle ilk defa bir araya geliyor , yeni yeni kaynaşıyor.


Kale - yeni

Zapo- Ferrari - yeni

Erhan - Yeni

Ernst Necip- yeni sayılır

Guti - Q7 - yeni


Top oynamak haricinde her şeyi düşünen Buca karşısında takım genel itibariyle başarılıydı. Eminim ki saha-hava-mantalite üçlüsünde bence en zor deplasmanlardan biriydi.


Saha patates, hava ölümcül, matanlite ise vur kır parçalaya rağmen ayakta kaldık, top yaptık.

takım kuvvetlendikçe futbolcuların aklındakilerin sahaya yansıması daha olumlu olacaktır.


Nihat bir an önce toparlanmalı, kısıtlı Türk rotasyonumuzda Necip'le birlikte en önemli adam durumunda.


Bu ortamda sezonu erken açmamız bize avantaj oldu performansımızı düşürmezsek bu yıl mutlaka ilk 2 de yer alır, şampiyonluğun 1 numaralı adayı oluruz.


5 . haftaya kadar kayıpsız gidersek Kadıköy'de ciddi bir moral motivasyon olacak.


Şu transfer dönemi bir kapansın da herkesin kafası rahatlasın artık.


Bu arada UEFA'nın da beyinine, saat 7 'de maç mı olur olur lan??

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Plazen-Villareal Ortaya Karışık

Yoğun tempo sebebiyle Plazen maçıyla ilgili kritik yapamamıştık.
El Madrigal'deki maçla harmanlayarak bişeyler ortaya çıkarmaya çalışalım..

Kale: Hakan ve Cenk çok iyi durumdalar, artık Rüştü'nün mentor kaleci olarak kalması lazım..

Sağ Bek: En sıkıntılı pozisyonumuz, Erhan toplu oyunda hiç yok, Ekrem'in defans bilgisi, arkasına atılan tüm toplar pozisyona yol açtı.

Sol Bek: İsmail bu haliyle bırakın formayı 18 yüzü göremez. Mental ve fizik olarak çok zayıf, en önemli özelliği olan tekniğini bidirme yapmadığından (fiziksel olarak zayıf olduğu için) kullanamıyor. Deli İbo'nun ölüsü oynar.

Tandem: Uzunca bir süre Zapo - Ferrari oynayacak. Toraman burada saatli bomba, Sivok'un olamaması çok çok büyük bir kayıp, Gülüm'ün tekniği iyi fiziken güçlü olursa içerideki kolay maçlarda rotasyona girebilir.

Orta 2: Ernst'i banko yazıyorum. Necip bu takımda kesin olarak 11 oyuncusu olduğunu gösterdi. 1,5 Plazen maçındaki performansıyla bu forma benim dedi. Tribünün desteği arkasında, İsmail için dediğimiz tüm gelişmemişliklerin tam tersine hem mental hem de fiziksel olarak çok iyi durumda. Fink bu kadro da mutlaka kalmalıdır. Uğur'un yeri Bank Asya.

Guti'yi siyah formayla izlemek büyük bir zevk, gol öncesi ara pası inanılmazdı. Off the ball oyunları başlı başına kalite, topla harika, Allah zeval vermesin, çok can yakacak!!

Forvet arkası 3'lü: Q7 bu takıma çok ciddi enerji verecek, çok top eziyor ama geri dönüp almak için de inanılmaz çaba sarfediyor, biraz daha güçlenirse izlemesi çok keyifli olacak. Nihat, sezonu iyi açtı, çok çabalıyor ama Vikingur'dan sonra ortalıkta yok, yabancı kontenjanından dolayı mutlaka iyi olması gerekiyor. Hilbert, cin mi şeytan mı anlayamadım. Delgado hiç birşey yapmadığı maçta goller kredisini arttırdı. 8 mio torpillisi hiç bir şey yapmadan sırf maliyeti nedeniyle bu takımda kalır da Fink+ başka bir yabancı giderse cidden çok yazık olur. Oynadığı her maç 0. Holosko hiç bir şey oynamadığı maçta inanışlmaz bir gol attı.

Forvet: Bobo bu takımın tartışmasız forvetidir. Nobre "Run Forrest Run"

Sol bek...


Villareal maçından sonra bir kez daha anlaşıldıki bu sene sol kulvara Deliyle bağlanıyoruz.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Yıkıldım

Dünkü antrenmanda sakatlanarak çalışmayı yarıda bırakan Tomas Sivok’un sol diz ön çapraz bağlarında yırtık tespit edildi.

MR sonuçlarını inceleyen Basın Sözcüsü, İletişimden Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Ve Futbol Komitesi Üyesi Prof. Dr. Mete Düren, Sivok’un durumunun ciddi olduğunu ve Çek futbolcunun 4-5 ay sahalardan uzak kalabileceğini açıkladı.

------------------------------------------

İşte bu olmamalıydı!

Demirören Jimnastik Klübü

Yok Artık Demirören
Demirören Adebayor için kolları sıvadı
Demirören Robinho icin kesenin ağzını açtı
Yetmez Demirören
Demirören bilmemkimi gözüne kestirdi
İşte Demirörenin yeni hedefi
....

N'oluyoruz ya??? Ne oldu Beşiktaş'a. Adam klübü ele geçiriyor diye çokça konuştuk ama ele geçirmiş bile, baksanıza şu haberlere... Ki işin daha vahimi para vermeden ele geçirdi, yüzyıl düşünse böyle bir fikri düşünemeyecek kadar eminim olduğum adam klübü kendine borçlandira borçlandira baksanıza klübün sahibi olmuş gerçekten.

Bir gün giderken pılını pırtını toplayıp hepimizin ahıyla beraber kaybolup gidecek. Ama yok gerçekten bize "yetmez". O zaman da bağırırız hep birlikte "Gitme Yıldırım Demirören git-meee"

Şimdi transfer sezonu yeni umutlu bir sezonda böyle bir yazı yazmayı bende istemezdim ama artık şu gazete başlıkları gerçekten canımı çok sıkmaya başladı. İçime sindiremiyorum Beşiktaştan daha çok bu adamın gündemde olmasını. Adamın resmi bütün gazetelerde her gün boy boy. Google görsellerde taradım, "Beşiktaş"in yalnizca 1/3ü. Tamam köstek olmayalım ama iki transferle aklımızı kaçıracak kadar da aptal olmanın lüzumu yok.

Yahu klübü para verip satın alan adamlar bile bu kadar bilinmiyor. Söyle bir haber düşünsenize:
The Indempendent:
Sulaiman Al-Fahim Adebayoru gözden çıkardı...

hay allahım yaaa...

Beşiktaş-Plazen


Maçın tek formülü var, Schuster Başkan fanteziye girmeden ilk maçın 2. yarısındaki şablonu uygulayacak.
Defansa Ferrari, orta sahaya Necip ,Forvete Bobo..
Çok aksiyona gerek yok.
Turu geçeriz ama bu takımın adı Beşiktaş'sa mutlaka ecel teri döktürür.


30 Temmuz 2010 Cuma

Siyah-Beyaz


İlk yarı kabus gibiydi.


Ferrarisizlik, Orta sahayı bırakma, Nobre sendromlarının hepsini bir arada gördük.

Schuster takımla ilgili brifing istese bundan daha kısa sürede hiç birşey alamazdı.
Şimdi Denizli'nin açtığı otelde başbaşa versinler, hem aslan sütünün tadını öğrensin hem de 2 rekat Denizli'yi dinlesin.


Günün Özeti:


Hakan bu takımın 1.kalecisidir

Ferrari'siz bu takım olmaaaaz!

Toraman stoper oynamaz, oynayamaz, oynamayı beceremez..

Erhan çok sırıtıyor.

Necip-Fink'ten biri mutlaka oynamak zorunda.

Ferrari-Sivok, Ernst- Necip/Fink Bozulmaz

Delgado ilk yarı az pas hatası yaptı, orjinal yerine geçince hiç bir şey yapmadı.

Hilbert'ten birşey anlamadım hiç tad alamadım

Q7 orta saha toparlanınca kendini gösterdi.

Ernst, Ernst, Ernst

Nobre sen ne ayaksın?

Hoca, Allah'tan hatandan döndün ama bu sistemde ısrarcı olacağını duyduğumda beynimden aşağıya kaynar sular döküldü.

Bu arada Tayfur Kaptan ne işe yarar? Söylemez mi Toraman defansta pimi çekilmiş bomba, Ferrari bu takımın bel kemiği, Delgado hayatında 1 kere top kapmak için yere yatmamıştır, Nobre kapasitesiniz tekidir?

Ferrari'yi oynatmama nedenimiz olan defansı ileride kurma sendromu yüzünden oynayan Toraman defansın arasına atlına topta adamı 20 metre kovaladı ancak adam yine de vuruşu yaptı.

İlk yarı herşey saçmaydı ama koçum Necip turun tüm gidişhatını çevirdi.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Yetmez Yıldırım Demirören!!








Vallahi de yetmez, billahi de yetmez.
Q7 ve Guti'yi getirdin ya, dünyanın en sevimli başkanı sensin.
Beşiktaş tarihinde böyle bir kadro kurulmamıştı, hepsi senin ve Beşiktaş'ın gerçek sahibi kongre üyelerinin sayesinde.
Sizin gibi hayatının her evresinde başarılı insanların camiamıza liderlik yapması ayrı bir gurur noktamız.
Denizli maçını, geçen senki Wolfsburg maçını tüm kırıngıkları unutup camianın transferler sonucu büyük başkanı ayakta alkışlaması gerekir.

Nasıl " Yeter Yıldırım Demirören" dediysek, bu trasferle bizi coşturur " Yetmez Yıldırım Demirören", " Çıldırt Bizi Başkan, Robinho'yu Getir" demeyi de biliriz.
Omurga ağrılarının en iyi ilacı "gutisilin" miş.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Plzen Maçı Öncesi


* Plzen maçının kadrosuna alınmayanlar: Ferrari, Fink, Ersan Adem Gülüm, Uğur İnceman, İsmail Köybaşı, Ali Kuçik ve Onur Bayramoğlu.
* Ferrari olayı halen muamma. Herhalde 10 gün daha bekleyeceğiz.
* İsmail Köybaşı'nın kadroda olmaması da ilginç geldi. Herhangi bir yerde sakat olduğu haberine rastlamadım.
* Guti'nin tesislerdeki fotoğraflarında Nihat'ın "Bak Guti kardeş..." diye bir konuşma yaptığı görülüyor.
* Bu turdan sonra 8 Ağustos'ta Villareal ile hazırlık maçı varmış. Çok iyi oldu. Ligin başlamasına 1 hafta kala ciddi bir rakiple oynayacağız. Bu arada Mallorca'nın finansal sorunları nedeniyle Avrupa Kupaları'na Villareal katılacakmış.
* Villareal'in evine gitmişken Altidore'u da alıp gelirler mi acaba?
* Plzen maçına dönersek; hangi kadroyla çıkacağız, defansın ortası nasıl olacak, nasıl dizileceğiz merakla bekliyoruz.
* İnşallah korktuğum kadar zor geçmez bu tur. Skor tahminim yok ama sanki üst olur gibime geliyor.

27 Temmuz 2010 Salı

Hz. Guti Geldi



İnanılmaz ama sonunda oldu!!

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Bomba Haberler


Bugün Guti'nin geliş hikayesiyle ilgili Hürriyet Gazetesi'nde, tabii ki İsmail Er imzalı haberi okuyunca, aklımda kalan en bomba 5 haberi buldum. Guti haberi bu listeye 3. sıradan giriş yaptı.

# 5
Federico Giunti’nin Beşiktaş’a gelirken Fatih Terim’e meydan okuduğu iddia edilen roportaj
Bu roportajda Giunti’nin gol attığı maçlar ve oynadığı takımlar ne yazık ki tamamen yanlıştır.

# 4
Yıldırım Demirören’in Villareal Başkanı’na "Bu devirde kime inanacağım, kime güveneceğim. Kimseyi görmek istemiyorum" diyerek dert yandığı, Villareal Başkanı’nın Demirören’i teselli ettiği olaylar silsilesi.


# 3
Guti transferini tüm ayrıntılarıyla anlatan ve içinde muhteşem bir Demirören – Adalı diyaloğu geçiren haber:
Tam bu sırada Yıldırım Demirören devreye girdi; “Serdal Bey, hakikaten de Guti’ye önerdiğiniz rakam az.” Adalı sinirlendi (daha doğrusu öyle göründü), masayı terk etmeye kalktı.

# 2
Kluivert ile yapıldığı iddia edilen ve inanılmaz sözler içeren bomba eser
İçinde bu cümleler aynen yer almaktadır: Barcelonalı futbolcular, İstanbul'dan geldiğimizi öğrenince inanılmaz bir şekilde olumlu tepkiler gösterdi. Kampın neşe kaynağı Hollandalı yıldız Patrick Kluivert oturduğu yerden fırladı ve yüksek sesle tempo tutarak, ‘‘Beşiktaş sen bizim herşeyimizsin, 'Yer siyah gök beyaz en büyük Beşiktaş' diye bağırmaya başladı.

# 1
Ama benim tüm zamanların birincisi olarak gördüğüm roportaj her zaman için daha önce de belirttiğim bu başyapıttır.

Notlar


• Plzen maçı ister istemez beni korkutuyor. Geçen hafta da yazdım, daha hiçbir düzgün takımla oynamadan Çek kupa şampiyonuyla oynayacağız. Adamlar ligde 3. haftaya giriyor. Süper Kupa’da da Sparta Prag ile oynayıp sezona başladılar. Bizim en ciddi maçlar A2’ye karşı oynandı.
• Çocukluk çağında Malmö, gençlik çağında Valerenga facialarını yaşamış biri olarak turun pek kolay olmadığını öngörmek zor değil. 100. yılda İnönü’de yine bir Çek takımı Slavia Prag’a karşı oynanan Uefa Kupası rövanş maçının son dakikalarını da hatırlatırım.
• Gazetelerde rakiple çıkan yegane haber toplam değerlerinin Quaresma’ya eşit olduğu. Başka bir habere rastlamadım. Hafta sonunda oynadıkları maçı teknik kadrodan kimse canlı olarak izledi mi bilemiyoruz. Sahi Tayfur veya bir başkası izledi mi acaba maçı? Basında tabii ki bu ayrıntı yok.
• Bugünlerde spor sayfalarını Guti transferiyle ilgili hikayeler süslüyor. En bombası tabii ki İsmail Er’den. Haftaya gülerek başlamak isteyen İsmail Er’in Guti transferi hikayesini kaçırmasın.
• İsmail Er demişken, Türk spor basını tarihinin en bomba roportajını bir kez daha hatırlatmak isterim. Uzun yıllar Hürriyet Gazetesi Spor Müdürlüğü'nü yapan Esat Yılmaer'in unutulmaz Chicago Bulls roportajı :)
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1998/06/08/48368.asp
• Guti artık kesin geliyor herhalde, sevindim. Raul’un gelmemesine de sevindim. Geçende Fırsez de yazmıştı, 2 şöhretli veteran olunca bir anda Katar kıvamına gelirdik.
• Bu arada ısrarlı bir şekilde Holosko-Zapo’ya karşılık Sercan yazılıyor. Bu hafta netleşir herhalde.
• Dün gazetelerden birinde örümcek ağlı bir forma tasarımı vardı. Fena değil gibiydi. Ben alternatif renk olarak gri ve koyu griyi seviyorum. Kırmızıya nedense hiç ısınamadım.

23 Temmuz 2010 Cuma

Cenk Koray


Kimileri seni sunuculuğunla hatırlar, biz büyük Beşiktaşlılığınla hatırlayacağız.
UNUTULMAZSIN

Gazozuna...


Takımın bu sezon ne yapabileceğini ciddi ciddi merak ediyorum. Zira henüz gazozuna maçlardan kurtulamadık.
Normalde sezon öncesi hazırlık dönemi ve hazırlık maçlarında kafamızda birşeyler oluşması lazım.
Hazırlık dönemi, takımdan hangi yabancı oyuncuların gideceği üzerindeki kararsızlık ve yönetimin doğal olarak manevra kabiliyetinin azlığıyla geçiyor.
Hazırlık maçları ise seviyemizin çok altındaki takımlara karşı devam ediyor.
Dünkü Vikingur maçıyla ilgili bir eleştirim yok. Resmi maç, oynamak zordundayız. Dün evde maça bakarken, eşim sahayı ve rakibin halini görüp "bu takımlarla oynamak zorunda mıyız?" dedi. Maçın özeti bu soruydu. Takımın formasyonu veya oyuncuların performansıyla ilgili yorum yapmak anlamsız.
Kampta 2 maç oynadık. Avusturya 2. Ligi'nden bir takım ve Azeri Neftçi ile.
Takip edebildiğimiz kadarıyla, A2 ile de birkaç maç oynandı.
Şimdi Çek takımıyla ön eleme turlarına devam edeceğiz. Muhtemelen bu maçlar, şu ana kadar oynadığımız en ciddi maçlar olacak.
Sezonu daha erken açmak mümkün değildi, ama en azından kamptaki maçlardan biri Basel, Sion veya Sturm Graz gibi ligi daha erken başlayan takımlara karşı oynanabilirdi.
29 Temmuz ve 5 Ağustos'ta Plzen'e karşı oynadıktan sonra, 15 Ağustos'a kadar boşluk olacak.
Ümidim Plzen maçlarının daha ciddi geçmesi, ve ligin ilk maçına kadar daha hazır bir takıma karşı hazırlık maçı oynamamız...

21 Temmuz 2010 Çarşamba

2010-2011 Fikstürü


1. Hafta Bucaspor-Beşiktaş
2. Hafta Beşiktaş - Büyükşehir Belediyespor
3. Hafta Karabükspor - Beşiktaş
4. Hafta Beşiktaş - Ankaragücü
5. Hafta Fenerbahçe - Beşiktaş
6. Hafta Beşiktaş - Antalyaspor
7. Hafta Trabzonspor - Beşiktaş
8. Hafta Beşiktaş - Manisaspor
9. Hafta Kayserispor - Beşiktaş
10. Hafta Beşiktaş - Sivasspor
11. Hafta Beşiktaş - Kasımpaşa
12. Hafta Gençlerbirliği - Beşiktaş
13. Hafta Beşiktaş - Konyaspor
14. Hafta Galatasaray - Beşiktaş
15. Hafta Beşiktaş - Bursaspor
16. Hafta Eskişehir - Beşiktaş
17. Hafta Beşiktaş - Gaziantep


İlk izlenimlerim:

Sezonu İzmir Sıcağıyla açıp, Antep Sıcağında bitiririz.
Fener maçına kadar fikstürümüz çok iyi.
Kadıköy'de Fener'in ilk kez seyircisi karşısına çıkacağımızı düşünürsek 4'te 4 güzel bir göz dağı olur.
Sezonu erken açmamız sebebiyle düşüş yaşayacağımız ilk yarının son haftaları program zorlu.
Derbiler 2. yarı içerde, soğuk havaya denk gelen bir tek Olimpiyat kabusu var.
Milli maç ve EL fikstürü de netleşirse günler ilerledikçe daha net yorumlar yaparız.
Umarım son maç Antep'e akar, maçtan önce baklavaya dalar, sonrasında da Antep'in Hamamlarıyla halay çekeriz.

Tansiyonum her geçen gün yükseliyor!!!

Kombine Kart Rekoru


Kombineler ligdeki ilk İnönü maçına kadar satışta kalır.
Ligin ilk haftası deplasmanda Buca ile, 21-22 Ağustos gibi İnönü'de ilk lig maçını Büyükşehir Belediye ile oynuyoruz.
Uefa Kupası'nda Plzen maçları 29 Temmuz ve 5 Ağustos'ta.
Uefa gruplarına kalmak için ise maçlar 19 ve 26 Ağustos'ta.

Guti gelirse,
Uefa'da bir sürpriz yaşanmazsa,
İlk maçta 3 puan gelirse,

21-22 Ağustos civarı muhtemelen Beşiktaş tarihinin rekor kombine sayısına ulaşılır.

20 Temmuz 2010 Salı

Teşekkürler Tello


Gitmeyi çok fazla hak etmedin ama şartlar buraya sürükledi.
Başkanın torpillsi ve yakışıklılık kontenjanına senden önce yol vermek gerekiyordu.
Sol bekin eksikse koy , sağ açık, sol açık, 10 numara eksiksikse koy. Hiç biri eksik değilse çıkar +2'ye. Son +2'de iyi alternatifti ama artık yok.

Umarım herkes için hayırlı olur.

Kaptan Dediğin


Seni anlatmak bizi aşar, mekanın cennet olsun BÜYÜK KAPTAN!

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Matteo Ferrari


Bir yandan takımın kadrosunun netleşmesi ve oturması için yabancıları bir an önce yollama telaşı, diğer yandan milyonlarca euro ödenen bonservisler nedeniyle zararı azaltma çabaları.

Buna bir de futbolculara ödenen yüklü yıllık ücretler nedeniyle piyasadaki alıcıların futbolcuları ikna etmede yaşadıkları zorluğu ekleyin. Durum hala bulanık.

Kadroda Quaresma ve Ernst dışındaki her oyuncunun adı gönderilecekler listesinde geçti.

Aslında Quaresma ve Ernst'in yanına 10 gün öncesine kadar Ferrari'yi de mutlaka koyup, diğerleri için "gidecek-kalacak" yorumları yapıyorduk ama basında çıkan haberler artık Ferrari'nin de durumunun kritik olduğunu gösteriyor.

Geçen sezon performansını düşündüğümüzde, Ferrari'nin sakatlıklar dışında çok iyi bir sezon geçirdiğini söyleyebiliriz.

Geçen sezonki futbol yapımıza tam oturan bir adamdı.

Hatırlayalım; top rakipteyken en uçtaki adamımız orta saha çizgisinin biraz önünde yer alıyordu. Arkasında 3'ü ortaya gömülü, 2'si kanatlara açık 5'li bir blok, onların da arkasında 4'lü defans. Yani defansın ortasıyla son adam arasında yaklaşık 30-35 metrelik bir mesafede rakibi karşılıyorduk.

Hücum ederken ise, rakip ceza sahası içinde çoğunlukla tek oyuncu ve bu bölgeye sürpriz koşularla destek veren dış kanat adamları vardı. Defansın tam zıttı, ofansta en gerideki oyuncuyla en uçtaki oyuncu arasındaki mesafe çok açılıyordu.

Özetle, genellikle kapalı bir oyun oynadık. Sivok-Ferrari, Rüştü'nün 15-20 metre önünden pek ayrılmadı.

Hücum anında topu çıkarmakta zorlandık. Organize ataklara pek rastlamadık.

Ferrari'ye dönersek; bazı özellikleri hakikaten süper.

Seyrettiğim en temel hareketi, rakip forvet arkası dönük top aldığında ilk kontrolüne izin verir gibi arkasında bekleyip, forvet topu indirdiği anda kendini topla rakip arasına çok güçlü bir şekilde sokmasıydı. Bu hareketle belki 100 defa top kazanmıştır.

Sertliği, defans fundamentali ve önsezisi gerçekten birinci sınıf.

Bunun yanında topu kullanması vasat ve ilk hamlesi dışında ağır, geniş alanda oldukça yavaş.

Bu özelliklerinin de farkında olduğu için önsezilerini kullanıp birçok defa kendini arkaya atarak rakibi karşılamayı tercih ediyor. Bu bağlamda, Ferrari'nin birkaç defa rakip atak yaparken Rüştü'nün kademesine bile girdiği pozisyonları hatırlıyorum. (Bir tanesi İnönü'deki Fener maçında 2-0 öndeyken tam önümde olmuştu.)

Ferrari gitmeli mi sorusuna geçersek...

Şu ana kadar Schuster'le ilgili izlenimim şu: Yöneticilerin, Schuster'le anlaşma aşamasında hücum futbolu, Beşiktaş'ın mahkum oynamaması gerektiği vs... ile ilgili hocaya ciddi biçimde telkinde bulunduklarını düşünüyorum. Schuster'in Vikingur maçı sonrası söylediği "böyle Beşiktaş gördünüz mü?" sözü de bunu doğrular gibi. Schuster, baskılı ve hızlı bir hücum futbolu hedefliyor. Oyunu önde kabul etmek istiyor.

Soru şu:

Schuster, geçen sezon tüm maçlarda en uç oyuncusunu orta sahanın biraz önüne koyup, son adamını Rüştü'nün 10-15 metre önüne yerleştiren bir takımı, bu sezon son adamını Rüştü'nün 25-30 metre önüne koyup ileriye doğru itebilir mi?

Bence takımı bu kadar öne itmesi zor ve riskli olacak.
İlla ki savunmayı çok önde kurarım diyorsa Ferrari'yi feda edip, ayağı daha iyi olan Sivok'un yanına hızlı Toraman'ı koyması mantıklı gibi görünebilir. Ancak Toraman'ı da yıllardır izliyoruz, biliyoruz. Hırslıdır, hızlıdır, gözünü karartıp tekmeye kafa sokar, duran toplarda çıkar kafayı vurur. Ama sakardır, yerini kaybeder, gereksiz fauller yapar, her an bomba bir hata yapabilir.

Sözün özü, Sivok-Toraman'dan Pique-Puyol yaratmaya çalışmak biraz pahalıya patlayabilir.

Onun yerine Schuster, Sivok-Ferrari'yi geçen sezonkinden az bir mesafe öne çıkarmanın yollarını arasa takım için daha reel bir çözüm oluşacaktır.

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Ilk Analiz 2010-2011

4-1-3-2
4-2-4
Oncelikle bu yazi blogtaki ilk yazim olacak, bu blogun kurulmasinda emegi gecenlere tesekkuru borc bilerek giris yapmak istedim.
Her ne kadar Vikingur maci gerek rakibin zayifligi, gerek kadro yapimiz, gerek hala transferler yapilacak olmasi gibi nedenlerle baz alinabilecek bir mac olmamasina ragmen bana gore takim bazi olumlu sinyaller verdi. En buyuk degisim kesin olarak pas trafigi. Schuster her ne kadar Alman ekolunden gelme olsa da, oynatmak istedigi futbol tam anlamiyla gunumuzun dillere destan Ispanyol (Barca da denebilir) modeli olacak gibi sinyaller verdi takim ilk macta.
Tabiki bir Barca yada Madrid kadar seri ve dengeli bir paslasma beklemek hayalcilik olur. Yine de capimizin yettigi olcude ayaga oynamaya calisacaz.
Futbolcu analizi yapmak yerine taktik ve bolge analizi yapmak istedim. Arka taraftan baslayalim o halde. Bu kadar zayif bir rakibe karsi bile Toraman-Sivok ikilisi bence guven vermediler. Bu takimin savunmasinda Ferrari olmazsa olmazdir. Gecen sene yasadigi ciddi sakatlik sonrasi kendini tekrar bulamadi, dogrudur. Fakat ilk geldigi aylardaki 4-5 supheli macindan sonra 5 ay hatasiz oynayan bir adamdan bahsediyoruz. Ferrari savunmanin denge unsurudur, belkemigidir ve yoklugunu dusunmek bile istemiyorum.
Geldik her kafadan bir sesin ciktigi orta sahaya. Bence takim ozellikle ikinci yari 4-2-4 e yakin bir duzende oynadi. Cok elestirilen Delgado Ernstin biraz onunde oynadi ve bunu Schuster de Delgado yerinde oynamadi diyerek teyit etti. 'Delgado topla gidemiyor, anca saga sola top yapioyor' elestirisi de bence cok sig, basit bir elestiri. Schuster takimdaki tum futbolcularin topla fazla oynamasini, gereksiz driplingler yapmasini yasaklamis, sadece Quaresma'nin boyle bir opsiyonu var. Bu nedenle Delgado son derece basit oynamaya calisti yerinde oynatilmamasina ragmen. Pas hatasi yapiyor diye elestirilmesine de kismen katiliyorum cunku persembe gunku takimin orta saha blogunda ondan baska oldurucu pas deneyen adam malesef yoktu, ayni gecen sene de boyle bir adam olmadigi gibi.
Yukaridaki ilk sablonda forvetin arkasindaki adam olmalidir Delgado. Eger ikinci sablona gore oynayacaksak kesinlikle katiliyorum ki Ernstin yaninda oynamasi gereken adam net ve sadece Guti'dir. Cunku Delgado bu bolge icin defansif anlamda gercekten cok gucsuz kalacaktir. Delgadonun 14 ay sonra ilk defa resmi bir maca ciktigi ve mac eksigi oldugu gercekleri de gozardi edilmemelidir.
Ernsti anlatmaya gerek yok, olusu bile banko oynar. Ama 4-1-3-2 oynarsak vay haline diyorum, kopek cigeri olmasi lazim ortayi toparlayabilmesi icin.
Quaresma konusunda taraftari biraz kro buldum acikcasi. Ben de biara kendimi Star'da CL maci izliyormus gibi hissettim, agzim acik kaldi adamin hareketlerine. Ama en ufak estetik hareketten sonra direk adama tezahurat yapmak sacmaliktan baska birsey degildir. Allah korusun 3-4 mac daha gol atamazsa (ki olabilir Quaresma hicbir zaman cok golcu bir kimlikte olmadi, istatistikler bunu gosteriyor) adamin uzerinde fena bir baski olusabilir. Zaten kendine oynamaya, sova merakli bir adamdir Quaresma. Ilk iki golden sonra takimla sevinmeye bile gitmedi, tek basina basi onde bir modda takilmayi tercih etti. Bunun tek nedeninin golu kendisinin atamamasi oldugunu dusunuyorum. Diger yandan adamin anormal hirsli ve istahli olmasi acayip hosuma gitti. Dedigim gibi taraftar tribunde topcuyu strese sokmamali, destegi abartmamali, takimdaki diger futbolcularin psikolojisini gozeterek dengeyi iyi kurmali. Ben bu konuda Schustere guveniyorum, umarim gecen sene Nihatin girdigi baskiya Q7'yı sokmayiz.
Tabatanin takimda kalmayacagi fikrinde oldugum icin onu degerlendirmiyorum.
Forvette formda bir Bobonuz varsa yeni bir yabanci gercekten lukse kacar. Ama Bobo ilk macta ozellikle kondisyon olarak daha hazir olmadigini gosterdi. Ben yinede Boboya guveniyor ve cok iddiali bir ismin alinmasini mali acidan gereksiz buluyorum. (ps : Ah Batuhan Ah Ah ...)
Takimda gecen sene kalanlardan en ciddi gelisme ve katkiyi Nihat'tan bekliyorum. Ayni Emre gibi ilk sene hicbirsey veremeyip ikinci sene cosacagi fikrindeyim. Umarim cift forvetten birisi olarak oynar, kanatta oynatilirsa siritabilir.
Ben takima ve daha onemlisi hocaya guveniyorum. Fenerden de Galatasaraydan da iddiali ve alternatifli bir takim olusmak uzere bence. Avrupa Liginde sansimiz yaver giderse bi ceyrek daha goruruz belki bu sene..
ps : 6 yil aradan sonra yeni aciktan kapaliyi izlemek oyle izdirap verici ki anlatilmaz yasanir...


16 Temmuz 2010 Cuma

Teknik-taktik-futbolcu

Dün oynanan 4-1-3-2 sisteminde kim neler yaptı biraz da ona bakalım. Göze batan ve gözümüzün battığı oyuncular;

Ernst: Her daim ne yaptığını bilen Ernst yine kusursuz oynadı. Defansif anlamda çok iş düşmesede, topu harika dağıttı, ters kanatlara gönderdiği uzun toplar harikaydı. Müthiş güven veriyor, ne yaptığını biliyor. Kısaca Ernst yine Ernstti. Yalniz olurda Türkiyede benzer bir sistemde oynarsak, Ernst 20 yaşına dönse orta sahayi yine tek başına koruyamaz gibime geliyor.

Nihat: Heralde hepimiz sistem gereği Nihat'ı kanada koyuyoruz. Herhalde yeryüzünde Denizli dışında Nihat'ı tek forvet düşünen olmamıştır. Iyi bir kanat oyuncusu değil ama 4-3-3 sisteminde etkili olabilecek biri. Dünkü maçta iki forvetle çıkan Schuster Nihat'ı hemen Bobonun yanına monte etmiş. Ne de iyi yapmış. Heralde çift forvette kimse ilerde Nihat'a karşı çıkmaz. Fakat 4-4-2 veya dünkü gibi 4-1-3-2 oynamayacaksak yine Nihat'ı kanatta göreceğiz gibime geliyor. Umarım bekleneni değil, yapabileceğinin en iyisini yapar. Bu sene herkes patlama bekliyor Beşiktaş'ın çocuğundan. Dünkü maç ölçü değil ama o ışık görülüyordu.

Delgado: Bu adam herhalde Beşiktaş tarihinde en çok konuşulan futbolcu olmuştur. Taraftar turnasol kağıdı gibi; ya Delgadocu ya Delgado düşmanı! Futbolunu beğenmeyip, kendisini seven biri olarak olabildiğinde objektif yorum yapmaya yakın hissediyorum kendimi. Keza ne Delgodocu ne de Anti Delgadocuyum.

Dünkü maçta Schuster onu Gutinin yerinde oynattı. Yine tek önliberolu sistemi baz alarak söylüyorum kesinlikle orda savaşçı olmayan bir futbolcu oynayamaz. Bu kesinlikle Delgado olamaz. Dün oynanan sistemin aranan adamı Gutidir. Schuster'in ısrarı boşa değilmiş, gerçek bir orta saha. Gerektiğinde boğuşan, gerektiğinde ara pası atan, şut çeken, oyunu yönlendiren, top çalan bir orta saha. Ama Guti olmak öyle kolay olmuyor tabi.

Delgado her an bir şey yapacak gibi duruyor ama patlama bir türlü gelmiyor. Oyun estetiği bakımından göze hoş geliyor, potansiyel gerçekten var, ama bu kadar narin orta sahaların artık zamanı geçti. Eğer bir Alex olabiliyorsan, her sene 30 golun altına imza atıyorsan narin ol ama diğer türlü zor.

Schuster dünkü maç ona Gutinin görevini verdi. Karşı takımda onu zorlayacak kimse yoktıu. Delgadonun en büyük sıkıntısı maç içinde kayboluşu. Genelde baskıdan dolayı sırtı dönük top aldığı için çok sık geri gelmek zorunda kalıyordu. Dünkü maçta haliyle buna gerek duymadı. Topu hep rakip kaleye dönük aldı, dolayısıyla pas dağıtma işinde çok zorlanmadı. Ona rağmen zaman zaman yaptığı gereksiz pas hataları yine tribünün tepkisine sebep oldu. Yine de o pasları sahada yapabilecek kimsenin olmayışı en azından denemesini çok rahatsız edici yapmıyor (bence).

Her seye ragmen eğer bu takım bu veya buna benzer sistemde oynayacaksa Delgado Gutinin yedeği olur. Çünkü Gutinin yedeği olabilecek özellikler yalnızca Delgadoda var. Dünkü maçta oynadığı futbol herşeye rağmen yine bende hayal kırıklığı yaratsada maalesef bu gerçeği kabullenmek zorundayım. Artık kendisinden bir şey beklemiyorum, açıkçası Schusterinde bu kadar kibar futbolcuya nasıl tahamül edecek bilemiyorum. Ama kalırsa çok şaşırmayacağım.

Quaresma: Gözümüz yıllardan sonra futbolcu gördü. Duruşu, top sürüşü, pasları her şeyiyle bir başka futbolcu. Beşiktaş takımı ilk kez zayıf rakiple maç yapmadı, ben çıplak gözle bu kadar teknik adam görmedim. Henüz 4. dakikada kendini belli etti. Sanki ilkokul çocuklarıyla kumsalda çıplak ayakla maç yapıyor gibiydi... Haliyle dakikalar geçtikçe iyice lakayitleşti. Normalde bu tarz futbolcuya sinirlenirim ama buna sinirlenemedim. Ismi Quaresma olduğundan, çok iyi futbolcu olduğundan vs. vs. değil. Biraz empati yapabilen herkes onun bu davranışı olgunlukla karşılabilir bence.

Istanbul'a Türkiyenin en büyük transferi olarak gelmiş, 20bin kişi önünde imza attırmışsın. Şimdi Faroe adalarına karşı Inönüde ilk maçına çıkıyor. Statta biri gaz çıkarsa herkes senin ismini sayıklamaya başlıyor, karşında da bildiğin, balıkçı, manavcı amcalar var. Normaldir diyorum, geçiyorum. Tek rahatsız eden diğer futbolculara olan tavırlarıydı. Pas alamayınca oyuna küsmesi, futbolculara sürekli neden pas vermiyosun sitemi...

Eğer Schuster sahada onu yıldız olarak oynatacaksa bunu diğer futbolculara aşılamalı. Aksi halde kimse bu tavırları hazmedemez. Bugün Real Madridde bile o kadar yıldız arasında Ronaldonun sahadaki duruşu farklı. Herkes takım oyunu oynarken, o kendi oynuyor... ama hakkaten oynuyor. Çoğu atak başlangıcı Ronaldodan çıkıyor. Aslına mentalite açısından benzerdi (Realin çok daha seri paslaşmalarını saymazsak). Pas trafiği top Ronaldoya gelince çoğu zaman yerini onun maharetine bırakır. Biraz benzeri oldu dün, bakalım Türkiyede ne yapacak Quaresma.

Schuster belliki serbest bırakmış Q7yi. Kimi zaman sağda, kafasına göre solda. Ters ayağı olmasına rağmen solda daha etkiliydi. Şaka gibi ama Ibo hakkaten fark yaratıyor:)

Dün gece beni tek üzen (taraftarın kendi içinde kavgası dışında) sürekli yapılan Quaresma tezarühatıydı. Ve dün penaltı olduğunda Boboya yapılan ayıbı hiç hazmedemedim. O kaçırılan penaltı bize müstahaktı. Eğer bu taraftar Quaresma ile 3lü çekmeye devam ederse kimse Quaresmadan bir şey beklemesin. Yeni transfer tabiki gözde olacak, heleki bu Q7 ise, fakat onu omuza alırken diğer oyuncuları yere bırakmak niye? Hani doğum gününde yeni teknolojik bir oyuncak hediye gelirde diğer oyuncaklarını bir köşeye atarsın ya, biraz öyle bir durum oldu dün. Diğer futbolcularda desteklendi tabi ama insan olan onların durumunu anlamıştır. Hele Bobonun halini...

BJK-Vikingur-korner...

Aslında söylenecek çok şey var ama karşı takım İnönüde izlediğim en vasat takım olunca ne kadar değerli olur bilemiyorum. Maç maçtan çok Quaresmanın lansmanı gibiydi. Gösterge olmasada en azından ilk maçta Schuster'e kapalıdan bir bakalım.

Takım saha dizilişi fazlaca ofansifti: 4-1-3-2. Genelde yeni hocalar bu tip maçlarda oturtmak istedikleri sistemleri denerler. Türkiyede böyle bir sistemle maça başladığımızı düşünmek bile istemiyorum. Tahminim olası kötü giden maçlar için yapılmış bir provaydı. Her ne kadar rakip çok zayıf olsada, hiç bir hocanın ilk maçında oynatmayacağı bir sistemi deneyeceğini düşünmüyorum. Yani bu sistemi muhakkak ileriki maçlarda da göreceğiz. En azından Schuster'in, Denizli gibi maç içinde rotasyon değiştiremeyen, sadece futbolcu değiştiren biri olmadığını biliyoruz...

Yer yer 4-2-4, 4-1-4-1 gibi dizilimler de gördük. Her ne kadar Schuster istediğim taktiği aynen yansıttılar desede, bana pek inandırıcı gelmedi. Dönem dönem sahada karışıklıklar oluyordu. Yeni sistem, 5 orta saha, Vikingur vs. olur o kadar diyorum.

Takımda gözle görülen en büyük farklardan biri de hiç kuşkusuz pas trafiğiydi. Uzun zamandır Beşliktaşın bu kadar az pas hatasıyla oynadığını görmemiştim. Tabiki bunda rakibin etkisi çok ama çok fazlaydı. Gerçek anlamda güçsüz bir takım, fakat yine de hasret kalmışız onu farkettim. Aslında bu paslaşmalar gözle görülendi, benim için önemli olan pas verenin hemen kendini boşa çıkarmaya çalışmasıydı. Belkide yabancıların son şansıydı. Ne olursa olsun gerçek anlamda bir fark yarattı Beşiktaşta. Eğer bugün İngilterede, Ispanyada hakkaten seyir zevki veren maç izliyorsak bunun nedeni pası verdikten sonra görevini yapmış olmanın verdiği hazla elini beline dolayan futbolcularin olmamasıdır.

Bir de tabi sürekli paslaşmalarla sıfıra inmeye çalışmamız güzeldi. Fakat Türkiyede bundan çok daha seri paslaşmamız gerekli. Türkiyede kimse kaleye 30 metrede bu kadar rahat top tutamaz ayağında.

Yukarıdan gördüğüm ve anlatmaktan orgazm olacağım anektot ise KORNER DİZİLİMİ!

Şaka değil statta ağzım kulağımda anlatırken muhtemelen insanlara epey anlamsız gelmiştir. Geçtiğimiz sene en çok korner kullanıp en az gol atan takım olmamız herhalde korner çalışmadığımızın en önemli göstergesiydi. Ama beni tribünde krizlere sokan, terleten, kalbimin hızlı hızlı atmasını sağlayan aslında kornerdeki dizilişimizdi. Buraya yazan herkes gibi bizde futbolda çat pat anlıyoruz. Her ne kadar eleştirsekte Beşiktaş'ın başındaki adama futboldan anlamıyor demek ayıbın yanında biraz "denyo"luk olur gibime geliyor. Ama düşünmeden edemiyor insan, nasıl benim tüm sene tribünden gördüğümü bu futbolcularla her gün antreman yapan hoca nasıl görmez???

Sözümü iyice sündürdükten sonra baklayı çıkarayım. Geçtiğimiz sene korner kullanılırken ceza sahası dışında kim nerde nasıl duruyordu dikkat edeniniz var mı? Herkes korner olunca sevinir, ben ise nasil olsa atamayacağız bari kontra yemeyelim diye tedirginlikle bekliyordum. Çünkü seken topu (artık futbolda da rebound) karşılayacak bir adam yoktu ceza sahası dışında. Böylesine kötü ve cahilce bir diziliş Avrupada kupa hedefleyen bir takıma yakışıyor mu? Nasıl bir oyun bilincidir bu, nasıl bir direktörlüktür bu!!!

Sırf bu yüzden dünkü maçta ceza sahası dışında dönen topu karşılacayak sahayı düzgün parselleyen oyuncular görmek gözümü yaşarttı desem yalan olmaz. Buna sevineceğim, yazımın yarısını buna ayıracağım kimin aklına gelirdi...çok yaşa Schuster:)

15 Temmuz 2010 Perşembe

Kontenjan niye boşalmıyor?

Bir şirkette çalışıyorsunuz.
Bu şirketle, özel sözleşmeniz var ve bu sözleşmeyle size 3 yıl boyunca aylık, atıyorum, 5.000 TL ödemeyi taahhüt ediyorlar.
Şirkette çalışmaktan çok memnun değilsiniz aslında. Ama aldığınız para piyasanın üstünde. Biraz geri planda kalıyorsunuz, pek etliye sütlüye bulaşmıyorsunuz. Ancak rahatınız yerinde, keyfiniz iyi.
Şirket de sizden pek memnun değil, ama sözleşmeyi yapmışlar bir kere. Sizi işten atsalar da bu parayı ödemek zorundalar.
Daha yüksek pozisyonda gidebileceğiniz başka şirketler var. Ama onların size ödeyebilecekleri aylık maaş 2.000 -2.500 TL civarında.
Bu durumda başka bir şirkete gitmek ister misiniz?

Nobre 2.4 milyon Euro
Delgado 2.1 milyon Euro
Holosko 2 milyon Euro
Tabata 1.6 milyon Euro

Cidden Oldu Beee!!!


Ne Q7, ne Robinho..
Allahtan başka bişey isteseymişim.
Real Madrid'in 3 kaptanından 1 tanesini aldık 1 tanesi de yolda. 1 tek Casillas kalıyor ona da gerek yok.
Real'in yıldız polietikası nedeniyle değeri hiç bir zaman gün yüzüne çıkmamış ama oyandığı sürelerde deli işler yapan çok ciddi istatistiklere ulaşan tam bir görev adamı.
Pas hatası yapmaz, derinlemesine oynar, oyunu açar, kendi oynar, takımı oynatır..
Yıllardır yedeğimiz 10 numara diye yutturduklarından sonra gelen adam Guti
Şimdi Delgado ve Tabata efendiler alsınlar ellerine çekirdeği (mümkünse siyah beyaz forma haricinde bir takımda), orta saha-hücüm hattı nasıl yönetilir izlesinler, 10 yıl oynasalarda bu seviyeye gelemeyecekleri kesin.
Sezon ilerledikçe kendisi hakkında oha ve ola larımızı bu platformda iletiriz.
Hoşgeldin beee!!!

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Ne Guti mi?


Valla ne olacağını bilmem ama beni Q7'den daha fazla heyecanlandırdığı kesin.
Ağzım açık izlediğim adamlardan biri beyaz forma siyah şort giymek üzere.
Adamın hayatı efsane, yaşı33'müş hiç farketmez en az 3 sene oynar, oynatır, gözümüzün pasını siler.
5 La Liga Şampiyonluğu
3 İspanya Süper Kupası
3 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu
1 Avrupa Süper Kupası
2 Kıtalararası Kupa
Şaka gibi lan!!

Sensiz Geçen Günlerin !!!


Off Off!!
Geldi Beşiktaş ayları koptu gönül yayları..
Yarın itibariyle yeni bir sezon yeni başlangıç yeni umutlar
Kombineyi dün itibariyle cebimize koyduk..
Bir ritüeller sinsilesi daha başlıyor..
Maç öncesi şairler..
Dolmabahçe'de bir yürüyüş
Gişeden çıkıp kapalıya geldiğinde uzun ve derin bir nefes..
Uzun süredir görüşülmeyen dostalarla muhabbet, sezon öncesi analiz..
Bol gollü bir Galibiyet (bu madde alışkın olduğumuz birşey değil)
Sonrasında çaycıda nolacak bu sene minvalinden yorumlar yorumlar..
Bekliyoruz seni BEŞİKTAŞIM

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Neden Fink?



Bazen ben mi salağım diye düşündüğüm oluyor..

Bu takımda ilk 11'de banko düşündüğümüz Ernst'in yedeği Fink'tir.
Necip değildir, Uğur değildir..
orta sahada 1 hafta da ihtiyaç olsa 1 ay da görev verildiğinde yapacak adam..
Tabata duruyor, Delgado duruyor bu adamın sözleşmesi donduruluyor..

geçtiğimiz yıl takımın en fazla oynayan 2. oyuncusu (1. Sivok)

Tabata'nın 3, Holosko'nun 2 katı süre almış.



Tabata nerede? Delgado nerede? Holosko nerede? hepsi kayıp bir maç keyifleri gelirse oynarlar 5 maç yatarlar..

bu adama formayı ver, standardı var.. azamisi Delgado'nun dilllere destan potansiyeli değildir, asgarisi Delgado'nun geçen seneki performansı değildir.

Tabata ne yapmış duruyor?

Delgadı ne vermiş duruyor?

Holosko'dan ne bekleniyor?

iyice kırılgan bir takım olma yolunda ilerliyoruz.. hadi hayırlısı..

p.s. Hilbert olayı apayrı bir fiyasko!!

Hilbert???


Hilbert neden Avrupa Ligi ön eleme kadrosunda yer almadı?


a) Schuster Hilbert'i beğenmedi. Zaten Hilbert, Mustafa Denizli'nin isteği ile alınmıştı. Schuster, Almanya'dan olumlu referans almadı, kamptaki performansını da yetersiz buldu.

b) Hilbert'in kadrodaki yeri garanti. Elden çıkarılmak istenen Zapo, Holosko, Tabata ve Tello'nun piyasası düşmesin diye, zaten kadroda yer alacak Hilbert 2 maçlık feda edildi.

c) Schuster "bu takımda kimsenin yeri garanti değil" mesajı vermek için vatandaşları Hilbert ve Fink'i kurban seçti.


Sizce hangisi?

30 Haziran 2010 Çarşamba

Delgado...Joga Bonito!




Basel'de takımı Uefa Kupası yarı finaline taşıması,
Transferinden önce izlediğimiz inanılmaz görüntüleri ve İsviçreli spikerin gollerden sonra vurguyu isminin son hecesine yaparak "Delgadoooo" diye coşkulu çığlıkları,
Sponsorlu transferin kulüp tarihinde yer etmesi,
Cola Turca'nın formalara girmesi,
Galatasaray'la oynanan Süper Kupa'daki performansı,
Tribünlerin "ooo ooo ooo ooo ooo Delgaaaadooo" melodisi,
Lig başlayınca deplasmanlarda ortadan kaybolması,
Soru işareti olan uçak korkusu,
Attığı jeneriklik goller, inanılmaz paslar,
Geçen sezon başı yaşadığı sakatlık ve "sözleşme dondurma" işleminin kulüp tarihine girmesi,
Bunun sonucu yapılan skandal Tabata transferi....

Matias Delgado, Beşiktaş tarihinde yukarıdaki bazı maddelerle bence önemli bir yer aldı şimdiden.
Futboluyla da önemli bir yer almasını diliyoruz tabii ki.
İster verimsiz deyin, ister istikrarsız, ben Delgado'nun oyununu çok beğenirim.
Ayağına topu aldığı anlar "Joga Bonito"dur.
Bu sezon güzel oyuna, devamlılık ve skor katmasını bekliyorum.
Bu sene sağında-solunda Quaresma-İsmail Köybaşı, arkasında Ernst-Necip olması belki Delgado'yu da olumlu etkileyecek.
Belki bizler de takım lideri Quaresma olunca, Delgado'dan daha az şey bekleyip, performansıyla daha mutlu olacağız.
Merakla bekliyoruz...

29 Haziran 2010 Salı

2 sual?

Bu haftaki soru transferlerle ilgili:

1. 2010 yilinda nasil bir baskan cikip Guti'nin davayi kazandigini da bilmesine ragmen hala gullep tartismasi yasanmasin diye transferden vazgectik diyebiliyor?

2. Besiktasin transfere ayirdigi para ne kadarki Batuhan'i satip bonservisiyle birlikte toplamda senelik 10m verdigimiz Q7 ile birlikte transfer butcemizi asmis oluyoruz?

Biliyorum sadece bu 2 soru uzerinden 25 tane daha soru uretilebilir ama sadece bu sorularin cevaplarini merak ediyorum...

Taraftar Motivasyonu


"Dün sabah gerçekleştirilen antrenmanda futbol şov yapan Q7, ayrıca sempatik tavırlarıyla da yüzleri güldürdü. Çift kale maçta üst üste şık goller atan Portekizli orta saha oyuncusu, sevincini bağırıp, şarkı söyleyerek yaşadı. Q7’nin bu tavrı üzerine rakip takım hırslanırken, Quaresma’nın takım arkadaşları ise gülmekten kendilerini alamadılar."


Offf... Süper...

Quaresma takıma alışmış, arkadaşları onu sevmiş, tüm takımda birlik beraberlik havası varmış, Schuster işini ciddiye alıyormuş, Nihat seneye patlayacağını söylemiş, Delgado acayip formdaymış, İsmail Q7'yi sırtında taşımış, kamp sahası problemi çözülmüş...
Bu haberlerin düzmece olduğunu da düşünebiliriz. Benzer haberlerin rakipler lehine yapıldığında "Fenerli medya" da diyebiliriz...

Ama itiraf edelim, bu tip haberler hepimizi daha bir motive ediyor, bu sezon takım nasıl olacak diye daha bir merak ettiriyor.

Yönetim problemleri yaşamazsak bence iyi olacak bu sezon, en azından takım güzel futbol oynamaya çalışacak.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Hayırlı Uğurlu Olsun!!


Bugün başlayan serüven umarım Mayıs'ta başarılarla sona erer..



Bir umuttur yaşatan insanı...