----------------------------------------------------------

Üç Hece Sekiz Harf Sadece BEŞİKTAŞ

23 Temmuz 2010 Cuma

Cenk Koray


Kimileri seni sunuculuğunla hatırlar, biz büyük Beşiktaşlılığınla hatırlayacağız.
UNUTULMAZSIN

Gazozuna...


Takımın bu sezon ne yapabileceğini ciddi ciddi merak ediyorum. Zira henüz gazozuna maçlardan kurtulamadık.
Normalde sezon öncesi hazırlık dönemi ve hazırlık maçlarında kafamızda birşeyler oluşması lazım.
Hazırlık dönemi, takımdan hangi yabancı oyuncuların gideceği üzerindeki kararsızlık ve yönetimin doğal olarak manevra kabiliyetinin azlığıyla geçiyor.
Hazırlık maçları ise seviyemizin çok altındaki takımlara karşı devam ediyor.
Dünkü Vikingur maçıyla ilgili bir eleştirim yok. Resmi maç, oynamak zordundayız. Dün evde maça bakarken, eşim sahayı ve rakibin halini görüp "bu takımlarla oynamak zorunda mıyız?" dedi. Maçın özeti bu soruydu. Takımın formasyonu veya oyuncuların performansıyla ilgili yorum yapmak anlamsız.
Kampta 2 maç oynadık. Avusturya 2. Ligi'nden bir takım ve Azeri Neftçi ile.
Takip edebildiğimiz kadarıyla, A2 ile de birkaç maç oynandı.
Şimdi Çek takımıyla ön eleme turlarına devam edeceğiz. Muhtemelen bu maçlar, şu ana kadar oynadığımız en ciddi maçlar olacak.
Sezonu daha erken açmak mümkün değildi, ama en azından kamptaki maçlardan biri Basel, Sion veya Sturm Graz gibi ligi daha erken başlayan takımlara karşı oynanabilirdi.
29 Temmuz ve 5 Ağustos'ta Plzen'e karşı oynadıktan sonra, 15 Ağustos'a kadar boşluk olacak.
Ümidim Plzen maçlarının daha ciddi geçmesi, ve ligin ilk maçına kadar daha hazır bir takıma karşı hazırlık maçı oynamamız...

21 Temmuz 2010 Çarşamba

2010-2011 Fikstürü


1. Hafta Bucaspor-Beşiktaş
2. Hafta Beşiktaş - Büyükşehir Belediyespor
3. Hafta Karabükspor - Beşiktaş
4. Hafta Beşiktaş - Ankaragücü
5. Hafta Fenerbahçe - Beşiktaş
6. Hafta Beşiktaş - Antalyaspor
7. Hafta Trabzonspor - Beşiktaş
8. Hafta Beşiktaş - Manisaspor
9. Hafta Kayserispor - Beşiktaş
10. Hafta Beşiktaş - Sivasspor
11. Hafta Beşiktaş - Kasımpaşa
12. Hafta Gençlerbirliği - Beşiktaş
13. Hafta Beşiktaş - Konyaspor
14. Hafta Galatasaray - Beşiktaş
15. Hafta Beşiktaş - Bursaspor
16. Hafta Eskişehir - Beşiktaş
17. Hafta Beşiktaş - Gaziantep


İlk izlenimlerim:

Sezonu İzmir Sıcağıyla açıp, Antep Sıcağında bitiririz.
Fener maçına kadar fikstürümüz çok iyi.
Kadıköy'de Fener'in ilk kez seyircisi karşısına çıkacağımızı düşünürsek 4'te 4 güzel bir göz dağı olur.
Sezonu erken açmamız sebebiyle düşüş yaşayacağımız ilk yarının son haftaları program zorlu.
Derbiler 2. yarı içerde, soğuk havaya denk gelen bir tek Olimpiyat kabusu var.
Milli maç ve EL fikstürü de netleşirse günler ilerledikçe daha net yorumlar yaparız.
Umarım son maç Antep'e akar, maçtan önce baklavaya dalar, sonrasında da Antep'in Hamamlarıyla halay çekeriz.

Tansiyonum her geçen gün yükseliyor!!!

Kombine Kart Rekoru


Kombineler ligdeki ilk İnönü maçına kadar satışta kalır.
Ligin ilk haftası deplasmanda Buca ile, 21-22 Ağustos gibi İnönü'de ilk lig maçını Büyükşehir Belediye ile oynuyoruz.
Uefa Kupası'nda Plzen maçları 29 Temmuz ve 5 Ağustos'ta.
Uefa gruplarına kalmak için ise maçlar 19 ve 26 Ağustos'ta.

Guti gelirse,
Uefa'da bir sürpriz yaşanmazsa,
İlk maçta 3 puan gelirse,

21-22 Ağustos civarı muhtemelen Beşiktaş tarihinin rekor kombine sayısına ulaşılır.

20 Temmuz 2010 Salı

Teşekkürler Tello


Gitmeyi çok fazla hak etmedin ama şartlar buraya sürükledi.
Başkanın torpillsi ve yakışıklılık kontenjanına senden önce yol vermek gerekiyordu.
Sol bekin eksikse koy , sağ açık, sol açık, 10 numara eksiksikse koy. Hiç biri eksik değilse çıkar +2'ye. Son +2'de iyi alternatifti ama artık yok.

Umarım herkes için hayırlı olur.

Kaptan Dediğin


Seni anlatmak bizi aşar, mekanın cennet olsun BÜYÜK KAPTAN!

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Matteo Ferrari


Bir yandan takımın kadrosunun netleşmesi ve oturması için yabancıları bir an önce yollama telaşı, diğer yandan milyonlarca euro ödenen bonservisler nedeniyle zararı azaltma çabaları.

Buna bir de futbolculara ödenen yüklü yıllık ücretler nedeniyle piyasadaki alıcıların futbolcuları ikna etmede yaşadıkları zorluğu ekleyin. Durum hala bulanık.

Kadroda Quaresma ve Ernst dışındaki her oyuncunun adı gönderilecekler listesinde geçti.

Aslında Quaresma ve Ernst'in yanına 10 gün öncesine kadar Ferrari'yi de mutlaka koyup, diğerleri için "gidecek-kalacak" yorumları yapıyorduk ama basında çıkan haberler artık Ferrari'nin de durumunun kritik olduğunu gösteriyor.

Geçen sezon performansını düşündüğümüzde, Ferrari'nin sakatlıklar dışında çok iyi bir sezon geçirdiğini söyleyebiliriz.

Geçen sezonki futbol yapımıza tam oturan bir adamdı.

Hatırlayalım; top rakipteyken en uçtaki adamımız orta saha çizgisinin biraz önünde yer alıyordu. Arkasında 3'ü ortaya gömülü, 2'si kanatlara açık 5'li bir blok, onların da arkasında 4'lü defans. Yani defansın ortasıyla son adam arasında yaklaşık 30-35 metrelik bir mesafede rakibi karşılıyorduk.

Hücum ederken ise, rakip ceza sahası içinde çoğunlukla tek oyuncu ve bu bölgeye sürpriz koşularla destek veren dış kanat adamları vardı. Defansın tam zıttı, ofansta en gerideki oyuncuyla en uçtaki oyuncu arasındaki mesafe çok açılıyordu.

Özetle, genellikle kapalı bir oyun oynadık. Sivok-Ferrari, Rüştü'nün 15-20 metre önünden pek ayrılmadı.

Hücum anında topu çıkarmakta zorlandık. Organize ataklara pek rastlamadık.

Ferrari'ye dönersek; bazı özellikleri hakikaten süper.

Seyrettiğim en temel hareketi, rakip forvet arkası dönük top aldığında ilk kontrolüne izin verir gibi arkasında bekleyip, forvet topu indirdiği anda kendini topla rakip arasına çok güçlü bir şekilde sokmasıydı. Bu hareketle belki 100 defa top kazanmıştır.

Sertliği, defans fundamentali ve önsezisi gerçekten birinci sınıf.

Bunun yanında topu kullanması vasat ve ilk hamlesi dışında ağır, geniş alanda oldukça yavaş.

Bu özelliklerinin de farkında olduğu için önsezilerini kullanıp birçok defa kendini arkaya atarak rakibi karşılamayı tercih ediyor. Bu bağlamda, Ferrari'nin birkaç defa rakip atak yaparken Rüştü'nün kademesine bile girdiği pozisyonları hatırlıyorum. (Bir tanesi İnönü'deki Fener maçında 2-0 öndeyken tam önümde olmuştu.)

Ferrari gitmeli mi sorusuna geçersek...

Şu ana kadar Schuster'le ilgili izlenimim şu: Yöneticilerin, Schuster'le anlaşma aşamasında hücum futbolu, Beşiktaş'ın mahkum oynamaması gerektiği vs... ile ilgili hocaya ciddi biçimde telkinde bulunduklarını düşünüyorum. Schuster'in Vikingur maçı sonrası söylediği "böyle Beşiktaş gördünüz mü?" sözü de bunu doğrular gibi. Schuster, baskılı ve hızlı bir hücum futbolu hedefliyor. Oyunu önde kabul etmek istiyor.

Soru şu:

Schuster, geçen sezon tüm maçlarda en uç oyuncusunu orta sahanın biraz önüne koyup, son adamını Rüştü'nün 10-15 metre önüne yerleştiren bir takımı, bu sezon son adamını Rüştü'nün 25-30 metre önüne koyup ileriye doğru itebilir mi?

Bence takımı bu kadar öne itmesi zor ve riskli olacak.
İlla ki savunmayı çok önde kurarım diyorsa Ferrari'yi feda edip, ayağı daha iyi olan Sivok'un yanına hızlı Toraman'ı koyması mantıklı gibi görünebilir. Ancak Toraman'ı da yıllardır izliyoruz, biliyoruz. Hırslıdır, hızlıdır, gözünü karartıp tekmeye kafa sokar, duran toplarda çıkar kafayı vurur. Ama sakardır, yerini kaybeder, gereksiz fauller yapar, her an bomba bir hata yapabilir.

Sözün özü, Sivok-Toraman'dan Pique-Puyol yaratmaya çalışmak biraz pahalıya patlayabilir.

Onun yerine Schuster, Sivok-Ferrari'yi geçen sezonkinden az bir mesafe öne çıkarmanın yollarını arasa takım için daha reel bir çözüm oluşacaktır.